3 Haziran 2011 Cuma

Hadi, Biraz Daha Üstele...

Kıtık dolu bir ruhu kuşandığın yaz, hangi yüze tutsan aynı sırrı susan ayna. Ezbere seçilmiş bir yol göstersene, kan tutan hafızanı kolan yerinden suya bırakacak, çıplak adımlarını sayacak çapa izlerine her değdiğinde, az yüründüğü besbelli. Ya da boşver, sen en iyisi birkaç gün bir yerlere git, Sony Stitt dinle, Kamelyalı Kadın'ı tekrar oku, bu kez taze biberiye koy pancar salatasına, bak bakalım kastanyet kelimesi nereden geliyor, bu defa Hannibal'in İskender'i yendiği bir düş gör, hiç olmadı, bir şişe daha burbon aç. Keten dirsek yamaları toplayan bir koleksiyoner oldu mu hiç hayatında? Peki bir vinç kolunun kaç devirde eskidiğini biliyor musun? Ya bir evi ev yapan iki şey, durmadan eksilen elbise askıları ve hiç giyilmemiş bir çift misafir terliği, buna ne diyeceksin? Görüyorsun, bir yenisini sormadan cevaplanabilen tek bir soru yok. Partner mi partöner mi doğrusu, bak, yine aynı şey. Burbon? O ne oldu?