21 Mart 2009 Cumartesi

Duvara Karşı


Yarasında unuttuğu sedef hançerle yaşadı yıllar yılı. Alkolü kesif bir acıdan yetirdiği her gün dudakları seğirdi. Sorulduğu zaman resimle uğraştığını söylerdi. Sonra bir gün saatte 150 kilometreyle bir ağaç gövdesine çarptı. Arabada yalnız olmadığını rapor ettiler. Oysa ölümü üleşilmeyecek bir hazdı Jackson Pollock'un.

20 Mart 2009 Cuma

En Son Seninle Madrid'te...


Alkolün turkuvaz bir cibinlik olduğunu ve içinde çıplak uyunduğunu kim söyledi sana? Düşlerin gümüş bir hale olduğunu ve ağılında deniz kabuğu toplandığını? Düşmüşlüğümüz ne acı bir hatıra, geçmişimiz ne uzun... Las Tres Cruces Sokağı'nda bekleyen fahişeleri hatırlıyor musun? Cenazende hepsi vardı. Koca bir kalyonla gelip sağır bir çığlıkla gittiler.

19 Mart 2009 Perşembe

Sen En İyisisin...


Düşün ki acının izlediği en eski yol senin evine varan patika. Ve düşmüş bir ruhun ıstırabıyla kardeş olduğunu düşün. Ya da düşünme, karşı konulmaz bir akibetin usancıyla tut ellerimizden. Seslerin inceldiği kesif gecede bir avuntu bul. Çekmeceleri kilitle, ışıkları söndür, yap bir şeyler. Kusmuğunda boğularak ölmek sessiz bir meydan okumaydı Bonzo, ne kadar uğraşsak olmuyor.

18 Mart 2009 Çarşamba

New York Herald Tribune!


Saklamak ne mümkün? Gözlerinde açılıp kapanan tayf arzudan okunmuyor. Ama bir sorun var hepimizin bildiği. Nerede düştük ilk? İlk nerede yaşam kav bir hece gibi dağıldı adını anar anmaz? O ilk kadehe uzanan el, alkolün taş bir ukde gibi içimize doluşu. Jean Seberg o el değmemiş güzelliğini içimizden kaçına borçlu kimbilir. "A bout de souffle"un gazeteci kızı şimdi nerede kıyıyor canına? Bilinmez. Onsuz hayata ancak on bir ay katlanabilen sevgili kocası Romain Gary'nin (a.k.a. Emil Ajar) dediği gibi: "Bir kadın için hayatını mahvedebilmek özel bir maharet ister."

17 Mart 2009 Salı

Uzat Elini...


George Bradshaw'un öyküsünden uyarlandı "The Bad and the Beautiful". 1952 yapımı bir Vincente Minnelli filmi. Georgia Larisson'u canlandıran o kadın, içinde dindirdiği her acının islimiyle yeni bir kadehe sarılırdı. Bakışları bir günberi gibi çakılır kalırdı ufkun hışmına. Ağır ağır konuşur, yavaşça hareket eder, ama bir hava çevriminin içinde zarafetle salınırdı. Sonra "Postman Always Rings Twice"ta ipek kırbaçla rol çalışı, "Ziegfield Girl"de gümüş bir sessizlik halesiyle örüşü her sözü... 1995 yılında, kızının deyişiyle, derin bir nefes aldı ve öldü. Adı Lana Turner'dı.

16 Mart 2009 Pazartesi

Büyük Savaş


Bilhassa 1870-1900 yılları arasında Fransız şarap kültürünün en önemli sorunuydu filoksera. Bilinen Latince adıyla "phylloxera vastatrix". Bağ kütüklerine yapışıp oradan yapraklara ulaşan ve tüm yaprakları yiyerek mahsulü yok eden korkunç bir zararlı. İlk olarak konunun tanınmış uzmanları Planchon, Bazille ve Signoret tarafından tanımlandı. Midi'den Bourgogne'a, Champagne'dan Loire Vadisi'ne kadar her yeri kırdı geçirdi. 1873 yılında ABD'deki görevinden dönen Jules Planchon oradan vitis labrusca adında daha dayanıklı bir sepaj getirdi. Kökler Amerikalı, ama üzüm hâlâ Fransız'dı. Sonraları geliştirilen bir aşıyla, 1.6 milyon hektara kadar gerileyen bağ arazisi hızla temizlendi. Bugün Fransa'da geçmişin kötü bir anısı olarak hatırlanan filoksera, bu sıralar California kırmızısına musallat olmuş durumda.